Ana sayfa KİŞİSEL GELİŞİM YAŞAM TÜKETİM ÇILGINLIĞI

TÜKETİM ÇILGINLIĞI

47
0

İhtiyaç olmadığı halde gereğinden fazla ürün, hizmet alınması son zamanlarda bir küresel sorun haline gelen tüketim çılgınlığı olarak nitelendiriliyor.

Firmaların ürünlerinin daha hızla satılması için tüketicilerin psikolojik zayıflıklarından yararlanarak pazarlama taktikleri geliştirmesi bu süreçte tüketimin hızla yayılması konusunda önemli etkenlerden biri olarak söylenebilir. Günümüzde özellikle covit-19 sürecinde online alışverişinde yaygınlaşması ile  daha da artış gösterdiği de bir gerçek. Ödemelerde kredi kartı kullanmanın verdiği rahatlık, bankalardan kredi çekmenin mümkün olması alışverişte insanlara daha bir  kolaylık sağlamış oluyor. Böylece bir taraftan sürekli bir ürünü almaya yönelik  karşımıza çıkan reklamlar, bir taraftan insanların sürekli  daha konforlu yaşam standartlarına kavuşma isteği nedeniyle toplum adeta daha tüketici bir zihniyete doğru yürüyor. Firmalar sürekli  ürünlerinde ard arda  yenilikler yaparak hızlı bir tüketime gidilmesine olanak sağlıyor. Trendler hızla değişiyor ve toplum içinde bir yer edinebilme isteği ile insanlar bu trendlere uyum sağlamaya çalışıyor.  Eğer alamazsa mutsuz oluyor, strese giriyor. Aslında bu durum çocuklukta bilinçaltına yerleşmiş bir kalıp. Örneğin küçük bir çocuk iken çocuğu avutmak için oyuncak veriliyor. O kırılınca yenisi alınıyor, ağladığında oyuncak, çikolata, şeker, sevdiği bir şey  vs.ile avutmaya çalışılıyor. Böylece çocukken bir şey alınca mutlu ve tatmin olunduğu kalıbı  bilinçaltına yerleşiyor.  Yetişkin olunca oyuncaklar biraz daha büyük oluyor; mesela ev, araba, son moda kıyafetler vs.  Reklamların da kişiye x ürünü satın aldığında daha mutlu ve tatmin olacağını vaat etmesi ile bireylerde tüketim bir bağımlılık haline geliyor.

Olaya başka bir yönden bakacak olursak bilim adamlarının yaptığı son araştırmalara göre Dünya  gezenindeki kaynaklardan uzun süre faydalanmak için  tüketim konusunda tasarrufa gidilmesi gerekiyor.

Uzmanlar son 30 yılda Dünya üzerindeki kaynakların üçte birinin tüketildiğini söylüyor.

Buradaki dikkat çekici nokta özellikle son yıllarda insanların daha fazla tüketime yönelmesi.

Nüfusun artışı ile birlikte ihtiyaçtan fazla tüketimin yapılması 2030 yılında iki tane Dünya gezegenine ihtiyaç olacağı da bilim adamları tarafından vurgulanıyor.

Bugün insanlığa neredeyse sınırsız imkânlar ve kaynaklar sunan dünya, bilinçsiz aşırı tüketim nedeni ile bir gün gelecek beklentileri karşılamakta zorlanacaktır. Bunun sonucunda çevre kirliliği ve iklim değişikliği ile de geri dönüşü olmayan sonuçlar yaşamamız kaçınılmaz olacaktır.

Yapılan araştırmalara göre Dünya nüfusunun  %23’ünü oluşturan gelişmiş ülkeler, doğal kaynakların %85’ini ve besinlerin %60’ını kullanmaktadır.

Buradan anlaşıldığı üzere kaynakların tüketilmesinde asıl sorun gelişmiş ülkelerdeki sanayi toplumunun tüketim alışkanlıkları diyebiliriz.

 Özellikle tüketim kültürüne sahip modern ülkelerde insanlar sahip oldukları ile yetinmeyip, ihtiyaç dışı mal ve hizmetlere aşırı talep göstermektedir.

Tabiki buradaki en büyük etken teknolojinin de gelişmesi ile reklam sektörünün insanlar üzerinde büyük güç kazanması.

İnsanlar, her yıl yaklaşık 500 milyar doların harcandığı bu reklamlar vasıtasıyla, kendisine sunulan hayat tarzını ve ürünleri elde edebilmek için kitle içgüdüsüyle acımasız bir yarışın içine sürükleniyor.

Kişilerin psikolojik yapıları göz önüne alınarak sürekli tekrarlanan   reklamlar karşısında insanlar hiç ihtiyaçları olmayan bir çok ürünü almaya zorlanıyor. Üreticiler daha çok satış yapmak için teknolojiyi de kullanarak yeni yöntemler keşfediyor ve tüketicileri ürünleri almaya teşvik ediyorlar.

Baş döndürücü bir hızla yeni model ürünler piyasaya  sürülüyor.  İnsanlar ellerindeki eskimeden yeni model alma yarışına giriyor. Böylece tüketim hızla artıyor.

 Daha çok tüketme gezegeninin kaynaklarını yok etmek, doğaya zarar vermek ve iklim krizine neden olmak dışında sosyolojik, psikolojik problemler ve sağlık sorunlarına da neden oluyor.

Alım gücünün bazı kişilerde yetersiz olması onların toplumda geri plana itilmesine ve ahlâki çöküşe neden oluyor.

Hızla değişen trendlere uyum sağlayamayan kişilerde psikolojik rahatsızlıklar baş gösteriyor. Daha çok tüketmek için daha çok kazanmak kaygısı ile stres ve gerilim artıyor.

Uzmanlar aşırı tüketme alışkanlığının ruhsal boşluğu doldurma ihtiyacından kaynaklandığını belirtiyor. İnsanlar mutlu olabilmek bir şey sahip olmak gerektiğine inanıyor. Aslında sahip olma geçici bir mutluluğa neden oluyor. Sonra   bağımlılık ve doyumsuzluk baş gösteriyor.

Ancak gerçek şu ki; cansız nesnelere bağlı olan mutluluk geçicidir ve solup gitmeye mahkûmdur. Fani nesnelerden beslenen mutluluk cansız ve devamsız olur. Mutluluğun ölümsüz olması onun ölümsüz öğelerden beslenmesine bağlıdır.

Ebedî mutluluğa ulaşmak için fizikötesi düzeye ulaşmak gerekir Bu yalnızca tekâmül yolunda başarabilinir. İnsan bedenindeki ebedî öz fizikötesi düzeye aittir. Birey ebedî özüne ulaşınca ebedî mutluluğa ulaşır.

Dünyevi insan bunu bilmediği için nesnelerin kölesi oluyor. Daha doğrusu bu gerçeği unutmuş. Kendinden, özünden uzaklaşarak dünyevi nesnelerin kölesi olmuş. O yüzden çılgın gibi alıyor ve tüketiyor. İnsan düşünüyor ki bu şeyler olmadan yaşayamaz. Bu şeyler olmadan, mutlu olamaz. Dünyevi bakış açısı budur. Bu köleliğin belirtisidir.

Aslında gerçek mutluluğun bir şeylere sahip olmakla ilgisi yok. Aslında mutluluk özumüzde  var olan bir şey. Ona daima sahibiz.

Tekâmül sayesinde sadece oturup  gözlemleyerek, hiçbir şey düşünmeyerek, sadece sessizliği dinleyerek, rüzgarın esintisini hissederek mutlu olabilirsiniz. Ve bu mutluluk kalıcı olacak.

Sadece bu kargaşanın içinden bir an sıyrılıp çıkmak ve bir tanık olmak gerçek mutluluğa ulaşmak için yeterli olacaktır.

Kaynak: Dünyaca Ünlü Yazar Akif Manaf

Mutluluk Nedir ve Nasıl Mutlu Olunur?

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here