Ana sayfa KİŞİSEL GELİŞİM DUYGU YÖNETİMİ KORKU ve ÖZGÜRLEŞMEK

KORKU ve ÖZGÜRLEŞMEK

247
0

Birey gün içinde birçok olumlu ve olumsuz duygu durumlarıyla karşılaşıyor. Bunlardan bazıları bireyin iyi hissetmesini sağlıyor;  bazıları da genelde olumsuz oluyor. İnsan korkularla karşılaştığında endişe, panik içinde oluyor. Kalp atışları hızlanıyor ve birey kendini güvende hissetmiyor.

Korkuları yenmek için öncelikle korkunun nedenini bulmak ve korku farkındalığı edinmek gerekir. Korkunun kaynağının farkına varıldığında onu yenmek daha kolaylaşır. Korkunun cesaretine dönüşmesinde şu adımlar atılmalıdır:

*Korkuyu kabul etmek

*Korkunun nedenini ve kaynağını bulmak

*Sorgulamak

*Korkularla yüzleşmek. 

Birey korkular içinde olduğunda kendisini suçlamamalı ve değersiz görmemelidir. Her şeyin bir çözümü vardır yeter ki birey korkulardan özgürleşme yolunda kararlı olsun. Korkuyu iyi ve kötü olarak adlandırmamak ve ona tarafsız bakmak gerekir. Korku duygusu basitleşirse ve kişinin gözünde büyümezse o zaman korkudan daha kolay özgürleşilebilir.

Korkunun bireyin hayatında birçok etkileri vardır. Bu etkileri düşünüp birey, korkudan özgürleşmek  için uygun davranış modelleri geliştirirse korkuyla savaşmak ortadan kalkar ve birey, korkuyla savaşmak yerine onunla dost olur. Birey zihnini olası tüm negatiflerden arındırmalıdır bunun için sabırlı olmalı ve her adımı farkındalıkla atmalıdır. 

Birey, birçok konuda korku geliştirebilir. Bunlardan bazıları yalnızlık, sevilmeme, aldatılma, değersizlik vs. korkusu. Korkuları zihinsel alandan temizleyince korkular beslenmiyor. Geçmiş ve gelecek kaygısı ortadan kalktığında korkular da azalıyor. Korkular çok farklı konulardan oluyor ve kişilere göre değişiyor. O yüzden birey, korkulardan özgürleşme yolunda sabırlı olmalı ve kimseyi kendisiyle kıyaslamamalıdır.

Korku, günlük yaşamda insanı zehirleyen ve onun özgürlüğünü kısıtlayan bir duygudur.  Korkunun ne zaman ve nasıl ortaya çıktığını tespit etmek korkulardan özgürleşme yolunda atılan bir adımdır. 

Birey, korkudan korkmazsa korku, bireyin iç dünyasında büyümez. Birey, korkunun nedenini bulursa, korkuyu tarafsız olarak da gözlemleyebilir. Tarafsız gözlemci olan birey, korkuya dışarıdan bakar ve ondan kendini geri çeker. Böylece birey, kendisiyle içsel bir yolculuğa çıkar.

İçsel yolculuk sayesinde birey, içinde güzeller güzeli bir ebedi varlık olduğunu görür. Öze merkezlenme gerçekleşir ve merkezlenme sonucu illüzyon ortadan kalkar. Artık birey, kendini başkalarıyla kıyaslamaz ve eşsizliğini yaşar. Öze merkezlenme sonucunda korkular bir sis gibi dağılır;  korkusuzluk ve cesaret yolculuğu başlar.

Cesaret ile dolu olan birey, hem kendisiyle hem de başkalarıyla sağlıklı iletişim kurar. Kendine güveni artar ve öz varlığının eşsizliğini idrak eder. Korkularla dolu birey, ölümün bir son olduğunu düşünür ve ölmekten ölesiye korkar. Fakat korkunun dönüşmesiyle gerçekleşen cesaret yolunda ise birey, ölümsüzlüğünü deneyimler. Bu deneyim, onun içsel yaşamında bir sıçrama yaşatır.

Korku, birçok acılara neden olur. Acıdan özgürleşmek için korkuyu yaşamak, ondan kaçmamak ve korkuyla yüzleşmek gerekir. Acı, bireye dikkat ve uyanıklık getirir. Aynı hataları tekrar yapmamasını sağlar. Acı farkındalığı ile korku bulutları dağılmaya başlar. 

Korku, bireye aslında bir şey anlatıyordur. Birey bu fısıltıya kulak vermeli ve korkunun ne söylediğini anlamalıdır. Korku, bireye aslında yanlış yönde gittiğini anlatmaya çalışır. Hatanın farkında olununca, korku farkındalığı ortaya çıkar ve aynı hata tekrar yapılmaz. Korkunun kaynağının farkına varılır ve korkunun nedeni ortaya çıkar. 

Korkuyu bastırmamak, korku farkındalığının gelişmesinde çok önemli bir adımdır. Korkunun gözünün içine bakınca ve korkuyla yüzleşince birey uyanır. Bu uyanıklık aydınlanmaya neden olur. 

Korkular cesarete dönüşünce esas kaynaktaki ölüm korkusu da ortadan kalkar. Çünkü iç dünyasına yolculuk yapan birey, ölemeyeceğini anlar. Korkusuz olunca birey doyasıya yaşamaya başlar. Artık zor denilen olaylar daha kolay çözülür ve bireyin özgüveni artar. Özgüven arttığında bireyin yaşamı coşku ve sevinçle doğar. 

Acı korkusundan özgürleşme bireyin yaşamını zenginleştirir. Birey acıyı büyütmezse ve acıyla yüzleşirse özgürleşme yaşanır. Özgürleşme, gerçeğin ortaya çıkmasını sağlar. Gerçek yaşamda şimdide ve anda kalmak gerekir. Şimdiyi ve şu anı doyasıya yaşayan kişi artık acı ile karşılaşmaz çünkü an ‘da “zihin” denilen olgu yoktur. Zihin geçmiş ve gelecekle uğraşır ve bireyi ilüzyona sürükler. Zihin aşıldığında birey gereksiz negatif düşüncelerden kurtulur, sessizlik ve huzur ortaya çıkar.  Böylece birey, şu anın gerçekliğini yaşar. Zekâ uyanır ve artık yaşamla ilgili kararlar daha isabetli verilir. Olgunlaşma yaşanarak birey daha üretken ve başarılı olur.

Korkuyu yaşamdan silip atmanın yolu, yaşamı doyasıya yaşamaktır. Yaşam doyasıya yaşanınca birey, ölümsüz olduğunu kavramaya başlar ve ölüm artık onun için korkutucu olmaz.

Birey ebedi olan iç dünyasına daldığında gerçek özüne ulaşır. O zaman zihnin ötesine geçilir ve beden, zihin, duygu karmaşasından kurtulur. Artık yaşamdaki zevkler hazza dönüşür ve gerçek yaşamın güneşi doğar. Ölüm artık bir son değil;  yaşamın başlangıcı olur. 

Birey doyasıya yaşamı yarına ertelememelidir; yaşam tüm coşkusuyla şu anda yaşanmalıdır. Gerçek, şu an ve şimdide bulunur. Gerçeğin bu ışığıyla korku da artık bireyin hayatından çekilir.

Birey bilinmeyenden kaçarsa korku ortaya çıkar. Korkunun ortaya çıkmaması için tehlikeleri göze almak ve bilinmeyene kucak açmak gerekir. Aksi halde yaşam doyasıya yaşanamaz. 

Birey genelde acı çekmekten korkar ve bu korku gelecekle ilgilidir. Acı korkusundan özgürleşmek için acıyı büyütmemek ve acıyla yüzleşmek gerekir. Fiziksel, zihinsel ve duygusal acı vardır. Fiziksel acı bir anda gerçekleşir ve geçicidir.  Birey, kendisini beden olarak gördüğü sürece bu acı devam eder. O yüzden ötesine geçmek gerekir.

Zihinsel acı daha kalıcıdır. Birey zihnini gelecekle ilgili düşüncelerden uzak tutarsa bu acıdan özgürleşebilir. Şimdiki anda bulunmak için zihinsel acı aşılmalı ve ondan özgürleşilmelidir. Geçmiş ve gelecek şu anın yaşanmasına izin vermez. O yüzden korkudan özgürleşmek için zihnin ötesine geçilmelidir.

Duygusal acı kalıcıdır. Bu acının ötesine geçmek için zihni negatif düşüncelerden arındırmak gerekir. Korkunun kaynağı zihindeki düşüncelerdir çünkü zihin düşüncelerle beslenir. Bu beslenmeyi durdurmak için acıya neden olan her türlü negatif  düşünce dönüştürülmelidir.

Sevgi hayattaki en güçlü duygudur. İçsel yolculuk yapmak için öncelikle bireyin kendisini ve başkalarını sevmesi gerekir. Birey kendini tüm hatalarıyla ve her şeyiyle kabul ederse o zaman korkulardan özgürleşme yolunda tüm engeller aşılır. Sevgi ortaya çıktığında korku da dağılır. Sevginin varlığı karanlığı yok eder ve aydınlanmaya neden olur. 

O yüzden korkularla savaşmayın, onları görün, kabul edin, korkularla yüzleşin, korkunun kaynağına varın ve en önemlisi kendinizi sevin. Kendinize ve başkalarına olan sevgi ortaya çıktığında artık korku yerini cesarete bırakacak ve gerçek mutluluk ortaya çıkacak.

Bırakın sevgi seli hayatınızdaki tüm engelleri, korkuları silip süpürsün.

Bu yazıda Dünyaca Ünlü Yazar, Nobel Barış Ödülü Adayı Akif Manaf’ın “Korku Nedir ve Nasıl Korkusuz Olunur?” Eserinden yararlanılmıştır. 

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here